MMK
18 Kasım 2015 Çarşamba
Adıyaman'dan Vazgeçmeyin
2 Kasım 2014 Pazar
Kobane Günlüğü; IŞİD’e Karşı Eşsiz Direnişle Savaşan Şehrin İçinde 4 Gün (2. BÖLÜM)
Sokak Çatışmaları Yoğunlaşıyor
10 Ekim Cuma: Hava saldırıları sürerken, bir Kürt yetkili IŞİD’in kentin dış mahallelerine sürüldüğünü iddia ediyor. ABD ordusu Kürtlerin “IŞİD karşısında tutunduğunu” açıklıyor.
Kobane’nin iç bölgelerinde yoğun hava bombardımanı ve sokak sokak çatışmaları bu gün yoğunlaştı. IŞİD mahalleleri hedef aldıkça patlamalar her yerden görülüyor ve duyuluyor artık. Saldırılarını görülmemiş bir boyuta taşıdılar. IŞİD havan ve topları Kobane merkezindeki binalara ayrımsız ve bir biri ardına düşüyor. Bu gün yoğunlaşan havan saldırıları IŞİD’in şehir içinde kuvvetli bir saldırıya girişeceğine işaret ediyor. Bu günkü yoğun bombardımandan anladığımız kadarıyla IŞİD, katliamına devam etmek için daha fazla top ve ağır silah takviyesi yapmış.
IŞİD’in kaleleri sayılan komşu Cerablus ve Tel Abyad’dan da takviye aldıkları anlaşılıyor. Çatışmalar batıdaki halk bahçesinin yakınlarında yoğun bir şekilde sürüyor.
Koalisyon hava saldırıları Mubtal ve Muştenur yakınlarındaki IŞİD mevzilerini vurdu. Bununla birlikte en yoğun sokak çatışmaları şehrin batı ve güney mahallelerinde oluyor. Bu gün güneydeki Botan mahallesine gittim ve bunca yıllık Suriye iç savaşı boyunca görmediğim yoğunlukta bir sokak çatışmasına tanık oldum. Çatışmalar rahatsız edici ve çok düzensizdi. Tam bir kaos haliydi.
Mahallenin her yerinde çatışmalar sürerken istisnasız her binaya bombalar aralıksız düşüyordu. YPG savaşçıları ırayı terk edip şehir merkezine dönmemi söylediler çünkü tehlike git gide artıyordu. Her tarafta tarif edilemeyecek kadar toz vardı. Ayrıca IŞİD tanklarının yıktığı binalardan caddeye yayılan enkaz yüzünden bütün her yer gibi Kürt savaşçıların üniformaları ve yüzleri de toza bulanmıştı.
Yerde dokuz tane IŞİD’linin cesedini sayabildim ve bir YPG savaşçısı bana sabah saatlerinde, yıkık binalarda saklanan YPG’lileri fark etmeden ilerleyen bir grubu pusuya düşürdüklerini ve tümünü öldürdüklerini anlattı.
Hayatını kaybetmiş iki ve kötü yaralanmış beş YPG savaşçısı vardı. Camları kırık, her tarafı kurşun deliği dolu eski bar ambulans yaralı YPG savaşçılarını alıp uzaklaştırdı.
Ambulansı sivil kıyafetli bir Kürt kadın kullanıyordu, kadın hemşire ile birlikte yaralı savaşçıları geçici hastaneye götürdüler. Mahalle toz ve molozla öylesine kaplanmıştı ki bu kahraman kürt savaşçıların bu kaotik atmosferde nasıl savaşabildiklerini merak ediyordum.
Gözümün gördüklerine inanmakta zorluk çekiyordum. Çatışmalar hiç aralıksız sürerken, bombardıman da yoğunlaşıyordu. Orayı terk edip merkez hal’in olduğu yere dönmek istedim ama Mustafa Watani hastanesinin oradaki yoğun sokak çatışmalarından dolayı bir süre kımıldayamadım.
Bu alandaki çatışma en kötüsüydü. Hayatımda daha önce gördüğüm hiçbir şeye benzemiyordu. Hastaneden 200 metre uzakta ayakta duruyordum ve gökten yağıyormuşçasına düşen havanları görüyordum. Tanrıya şükür ki hastane boş yoksa ciddi bir sivil katliamı olabilirdi. Kobane içinde Güney ve Doğu mahallelerinde her beş dakikada bir karşılıklı ateş ve bombardıman sesi duymak işten bile değil, aralıksız ve hiç durmayan bir bombardıman ve çatışma.
IŞİD silahlıları bu kadar yıkımı gerçekleştirecek her türlü ağır silaha sahipler fakat Kürt savaşçılar sadece el yapımı patlayıcılar, eski kalaşnikovlar ve RPG’lerle karşılık verebiliyor. Bu eşitsiz bir savaş ve bütün dünya bunu biliyor. Buna rağmen Kobane’yi koruyan direnişçilerin ve halkın morali inanılmaz. YPG ve YPJ niçin ve neye karşı savaştıklarını çok iyi biliyorlar.
Bu Kürt kadın ve erkeklerinin insani değerleri ve onuru yeryüzünden kaldırmaya niyetli IŞİD’e karşı savaşırken ve kendilerini feda ederken bunu tüm dünya adına yaptıklarına inanıyorum.
Mustafa Watani hastanesinin yakınlarında sağ ayağı sarılı ve topallayan kürt bir kadın savaşçıyı binanın köşesinden IŞİD mevzilerine ateş ederken gördüm. Dünya bu kadın savaşçıların kahramanca ve cesur direnişinin hakkını vermiyor.
Ardından daha önceki çatışmalarda yaralanmış ve kolları sargılı olduğu halde kararlı bir şekilde savaşan iki YPG savaşçısı gördüm. Savaşçılar cephede birbirlerinin moralini yükseltmek için sloganlar atıyorlardı. Örneğin “ya vatan ya ölüm” Botan mahallesindeki kaotik çatışmaların içinde sürekli duyduğum sloganlardan biriydi. Heval sözcüğü de birbirlerine seslenirken ya da uyarırken en çok kullandıkları sözcük.
Sağlam bir şekilde şehir merkezine döndüm ama hala tanıklık ettiğim olayların şokunu atlamamıştım. Yolda yürürken daha önce Asayiş’te çalışan 21 yaşındaki Kürt savaşçı Dilovan Salih’e rastladım. Salih PYD binasının önünde oturmuş silahı elinde sigarasını içiyordu. Çok üzgündü ve ben onu hiç bu kadar mutsuz görmemiştim. Bana IŞİD silahlılarının Kobane dışındaki Pinar köyünde çiftçilik yapan ve köyünü terk etmeyi reddeden 74 yaşındaki dedesinin kafasını kestiklerini haber aldıklarını anlattı. Kuzenlerinin ve amcalarının şimdi Türkiye’de olduklarını ve haberi doğrulatmak için onları aradığını söyledi çünkü IŞİD dedesinin kafası kesilmiş cesedinin resmini internette yayınlamış.
Ona sarıldım fakat ona soruyu hiç sormamış olmayı diledim çünkü anlattıktan sonra daha mutsuz olmuştu. Köylerde girişilen bu katliamları duydukça her an şehirde kalan binlerce insana ne olabileceğini fark edip, ürperiyorsun. Özellikle saldırılar yoğunlaşıyor ve bombardımanlar her yönden şehre bu kadar yaklaşıyorken çok korkutucu.
Kürt yetkililer ve komutanlar tüm sivilleri Kobane’yi terk edip Kuzey Kürdistan’a geçmeleri konusunda uyarıp duruyorlar. Bu gün 400 civarında daha sivil ayrıldı fakat diğerleri mülteci olarak gidip başka yerde kalmaktansa burada kalıp ölmeyi tercih ettiklerini söyleyip kalmayı seçtiler. Yaşlıca bir adam sınırda Türk askeri tarafından vurulup ya da yakalanmaktan, Türkiye’de sokaklarda kalan terk edilmiş mülteci olmaktansa evinde ölmeyi tercih ettiğini söyledi. Saldırılar yoğunlaştıkça katliam riski yükseliyor fakat diğer yandan direniş sürüyor.
18 Ekim 2014 Cumartesi
Kobane Günlüğü; IŞİD’e Karşı Eşsiz Direnişle Savaşan Şehrin İçinde 4 Gün (1. BÖLÜM)
Yazan : Heysam Müslim / 15 Ekim 2014
IŞİD’in ve başka birçok medya kaynağının yaydığı yalan ve propagandalara karşı durmak ve milyonlarca Kürde Kobane’de aslında ne olduğunu anlatmak için şehirde kalıp gerçekleri haber yapmayı tercih ettim.
Benim haberlerimin amacı, Kobane’de Kürt soykırımı gerçekleştirmek için terörün her çeşidini aralıksız olarak kullanan IŞİD saldırılarına, eşsiz ve inanılmaz bir direnç ile cevap veren şehrin gerçekliğini ve Kobane’nin canlı olduğunu tüm Kürtlerin bilmesini sağlamak içindir.
IŞİD’inkine ek olarak uluslar arası medya kurumları da Kobane’nin neredeyse tamamen IŞİD’in silahlı elemanlarının eline geçtiğini haber verdiler fakat bu Kobane’nin direncini kırmak için üretilen süzme bir yalandır. Doğru olsaydı ben bu haberi yazıyor olamazdım.
Bazı kaynakların yaydığı propagandaya karşı durmak için şehrimde kaldım. Ayrıca ben burada kendi halkımla beraber ölmek istiyorum çünkü Kobane’yi terk etmek çözüm değil. Burada, Suriye’nin başka yerinde ya da Türkiye’de, Kürtler zaten öldürülüyor. Bu yüzden neye mal olursa olsun kalmayı ve gazeteciliğimle şehrimin direnişine katkıda bulunmayı tercih ettim.
Burada yiyecek, yakıt, silah ve uluslar arası destekten yoksun bir halk IŞİD terörüne karşı inanılmaz bir direnişe öncülük ediyor. IŞİD silahlıları haziran ayı içerisinde Musul ve başka yerlerde Irak’ın beş kolordusunu bir günde yendiler ama Kobane yaklaşık bir yıldır kuşatılmış olmasına, tüm Kürt ve Suriye şehirleri ile bağları kesilmiş olmasına rağmen neredeyse bir aydır direniyor. Kobane direnişiyle zaten bir tarih yazdı ve ben bu trajik ve kahramanca hikayenin anlatıcısı olmak istiyorum.
9 Ekim Perşembe: Türkiye’nin üstünde sınır geçişlerini izlemek yerine askeri olarak müdahale etmesi için baskı kuruluyor. Fakat hükümet Esad’ın hedeflenmesi ve uçuşa yasak bölge olmadan müdahale etmek istemiyor.
Bu gün, IŞİD’in devam eden korkunç saldırılarına karşı Kobane direnişinin 25. günü. Neresinden bakarsanız, burada olanlar olağanüstü şeyler. Şehrin tüm dış mahalleleri ve içerideki bazı mahallelerinde çok yoğun çatışmalar sürerken, şehirdeki herkes bu tarihsel direnişte ve şehrin savunmasında bir rol oynuyor.
Kuşatma altındaki hayat insanları bir araya getirdi. IŞİD’e karşı direnişi yükseltmek için herkes artık birer gönüllü, doktorlar ve hemşireler hastanelerde ücretsiz çalışıyor, esnaf dükkanlardaki tüm yiyecek, içecek ve malları savaşçılara ve diğer sivillere ücretsiz dağıtıyorlar.
Çocukları cephede savaşan cesur anneler bir araya gelip kim açsa ve ihtiyacı varsa onlar için yemek pişiriyrolar. Para artık önemsiz çünkü herkes elindeki avucundakini paylaşmak istiyor, bu dayanışma ruhunun şehrin savunmasına yardım edeceğini düşünüyor. Herkes büyük bir ailenin parçasıymış gibi davranıyor.
Kobane direnişinin ruhunu ateşleyen sahadaki bu dayanışmadır. Silah tutabilen genç, yaşlı herkes silahlanıp şehri sonuna kadar savunmaya yemin ettiler. Bu gün PYD eşbaşkanı Asya Abdullah ve Kanton hükümeti eş başkanı Enver Müslim’i sırtlarında kalaşnikovları ile savaşın en yoğun olduğu doğuda ki mahallelere giderken gördüm.
IŞİD silahlılarının birkaç önemli binaya sızdığı Doğu mahallelerinde ki çatışmalar artık tam bir şehir gerilla savaşına döndü. Sanayi mahallesi Sina’a başta olmak üzere, doğu bölgeleri sokak sokak çok yoğun çatışmalara sahne oluyor. Ayrıca Miştenur tepesinin sarp etekleri ve Mişar mahallesinde de çok yoğun çatışmalar var.
Hava saldırılarının IŞİD savaşçılarını vururken bir binayı yerle bir ettiği Taxa Araban mahallesinde vahşi bir sokak savaşı sürüyor. Batı mahallelerinde henüz ilerleme kaydedemeyen IŞİD ile savaş sürüyor. YPG ve YPJ savaşçılarının bir iki gün önce IŞİD ilerleyişini durdurduğu Batı Kobane'nin Gulmit köyünde ki bir IŞİD mevzisi uçaklar tarafından vuruldu.
IŞİD’in ayrım gözetmeden sürdürdüğü bombalamalar da devam ediyor. Şehrin iç bölgelerine her on dakikada bir top ya da havan mermisi düşüyor. Patlamaların yıktığı binalardan gökyüzüne yükselen siyah ve beyaz dumanlar gökyüzünü tamamen kaplamış.
Bu normal bir savaş değil, çünkü IŞİD’in silahlıları Kobane içinde yaşayan her canlıyı öldürmek istiyor. Nasıl uyuduğumuzu merak ediyor olabilirsiniz. Artık hiçbir şeyin normal seyrinde olmadığı bu şehirde uyku düzeni de değişti. Aslında insanlar herhangi bir yerde herhangi bir zamanda uyuyabiliyor ama bir saatliğine bile aralıksız uykuya dalmak mümkün değil. Silah sesleri, top mermileri, patlamalar ve şehrin her tarafında gördüğünüz yıkım sahneleri sinirleri bozuyor. İnsanlar hep evlerinin dışında, silahlı ve IŞİD’e karşı savaşmak için alarm halinde. Silahlı güçler için bile nöbet değişimi yok çünkü herkes sürekli olarak tüfeği, tabancası ve bombaları ile yiyor, içiyor ve uyuyor.
Uyumak istiyorsan herhangi bir yerde uyuyabilirsin çünkü etraftaki diğer herkesin alarmda olduğunu biliyorsun ama çoğu zaman dinlenirken aslında uyumayıp, uyuyormuş gibi yapıyoruz. Bir eve girip uyumak istediğimde Kobane’de ki insanların soykırım ile yok edilebileceği ya da herhangi bir anda başıma bir bomba ya da top mermisi düşebileceği fikri aklıma üşüşüyor. Bu durum beni uyumaktan alıkoyuyor ve sanırım buradaki herkes aynı durumda.
Doğru dürüst elektrik, su hatta silah bile yok. Hemen hemen her şeyimiz eksik olduğu için, hemen hemen her şeyi idareli kullanıyoruz. Biraz önce doğu cephesinden dönen YPG savaşçısı, IŞİD’in neredeyse sınırsız mühimmatı olduğunu ve bazen eğlence olsun diye ateş ettiklerini söyledi fakat YPG/YPJ savaşçıları bir kurşunu bile harcamamak için dikkatli nişan almak zorundalar.
Diğer bir deyişle Kürt savaşçılar kurşun ve cephanelerini bile idareli kullanmak zorundalar. Halk içme suyu için kuyular kazdı çünkü IŞİD, şehre su sağlayan boruları uzun süre önce havaya uçurdu. Elektriği jeneratörler sağlıyor, insanlar jeneratörlerin olduğu yerlerde kuyruğa girip telefonlarını şarj ediyor. Yemek, çay ve kahveyi de idareli kullanıyoruz.
Halkın kullandığı bazı silahlar insanı hüzünlendirecek kadar yetersiz. Bu gün iki yaşlı adam gördüm, birinde bir çifte diğerinde ise av tüfeği vardı. Savaşçıların taşıdıklşarı kalaşnikovların kundaklarını bantla sağlamlaştırdıklarını görmek ise son derece normal artık.
Kobane’de ilaç sıkıntısı var. Buraya gelen tüm ilaçlar Kuzey Kürdistan’da ki Kürtler tarafından kaçak yollarla Suruç’tan geçiriliyor. Bu Kürtler ilaçları sırt çantalarında direnişe yardımcı olmak için geçiriyor. Bu gün Halk Meclisi binasında Kobane’ye sırt çantalarında ilaç geçiren bazı beş genç ile tanıştım. Askerlerin ateş ettiğini ve neredeyse vurulacaklarını anlattılar. Buraya Türkiye Kürdistan’ından gelen herkes canını tehlikeye atmış oluyor çünkü Türk devleti sınır geçişini kapattı ve geçmeye teşebbüs edenleri vurmakta tereddüt etmiyorlar. Askerler ayrıca bu gün Kuzeye geçmeye çalışan 158 Kürt sivili yakaladılar. Şu anda Ali Kur köyünde tutuklu bulunuyorlar. Tutuklu bulunanlar arasında telefonunu gizlemeyi başaran bir kızla konuştum, bana askerin kendilerini Kobane’nin IŞİD’in elindeki bölümüne göndermekle tehdit ettiklerini anlattı. Benim kuşatma altındaki şehrimin durumu bu gün böyleydi. Tüm baskılara, ambargolara ve her yönden gelen terör saldırılarına karşın hala hayatta.
Bakalım yarın ne getirecek?