2 Kasım 2014 Pazar

Kobane Günlüğü; IŞİD’e Karşı Eşsiz Direnişle Savaşan Şehrin İçinde 4 Gün (2. BÖLÜM)


Sokak Çatışmaları Yoğunlaşıyor

10 Ekim Cuma: Hava saldırıları sürerken, bir Kürt yetkili IŞİD’in kentin dış mahallelerine sürüldüğünü iddia ediyor. ABD ordusu Kürtlerin “IŞİD karşısında tutunduğunu” açıklıyor.

Kobane’nin iç bölgelerinde yoğun hava bombardımanı ve sokak sokak çatışmaları bu gün yoğunlaştı. IŞİD mahalleleri hedef aldıkça patlamalar her yerden görülüyor ve duyuluyor artık. Saldırılarını görülmemiş bir boyuta taşıdılar. IŞİD havan ve topları Kobane merkezindeki binalara ayrımsız ve bir biri ardına düşüyor. Bu gün yoğunlaşan havan saldırıları IŞİD’in şehir içinde kuvvetli bir saldırıya girişeceğine işaret ediyor. Bu günkü yoğun bombardımandan anladığımız kadarıyla IŞİD, katliamına devam etmek için daha fazla top ve ağır silah takviyesi yapmış.

IŞİD’in kaleleri sayılan komşu Cerablus ve Tel Abyad’dan da takviye aldıkları anlaşılıyor. Çatışmalar batıdaki halk bahçesinin yakınlarında yoğun bir şekilde sürüyor.

Koalisyon hava saldırıları Mubtal ve Muştenur yakınlarındaki IŞİD mevzilerini vurdu. Bununla birlikte en yoğun sokak çatışmaları şehrin batı ve güney mahallelerinde oluyor. Bu gün güneydeki Botan mahallesine gittim ve bunca yıllık Suriye iç savaşı boyunca görmediğim yoğunlukta bir sokak çatışmasına tanık oldum. Çatışmalar rahatsız edici ve çok düzensizdi. Tam bir kaos haliydi. 

Mahallenin her yerinde çatışmalar sürerken istisnasız her binaya bombalar aralıksız düşüyordu. YPG savaşçıları ırayı terk edip şehir merkezine dönmemi söylediler çünkü tehlike git gide artıyordu. Her tarafta tarif edilemeyecek kadar toz vardı. Ayrıca IŞİD tanklarının yıktığı binalardan caddeye yayılan enkaz yüzünden bütün her yer gibi Kürt savaşçıların üniformaları ve yüzleri de toza bulanmıştı.
Yerde dokuz tane IŞİD’linin cesedini sayabildim ve bir YPG savaşçısı bana sabah saatlerinde, yıkık binalarda saklanan YPG’lileri fark etmeden ilerleyen bir grubu pusuya düşürdüklerini ve tümünü öldürdüklerini anlattı.

Hayatını kaybetmiş iki ve kötü yaralanmış beş YPG savaşçısı vardı. Camları kırık, her tarafı kurşun deliği dolu eski bar ambulans yaralı YPG savaşçılarını alıp uzaklaştırdı.
Ambulansı sivil kıyafetli bir Kürt kadın kullanıyordu, kadın hemşire ile birlikte yaralı savaşçıları geçici hastaneye götürdüler. Mahalle toz ve molozla öylesine kaplanmıştı ki bu kahraman kürt savaşçıların bu kaotik atmosferde nasıl savaşabildiklerini merak ediyordum.

Gözümün gördüklerine inanmakta zorluk çekiyordum. Çatışmalar hiç aralıksız sürerken, bombardıman da yoğunlaşıyordu. Orayı terk edip merkez hal’in olduğu yere dönmek istedim ama Mustafa Watani hastanesinin oradaki yoğun sokak çatışmalarından dolayı bir süre kımıldayamadım.

Bu alandaki çatışma en kötüsüydü. Hayatımda daha önce gördüğüm hiçbir şeye benzemiyordu. Hastaneden 200 metre uzakta ayakta duruyordum ve gökten yağıyormuşçasına düşen havanları görüyordum. Tanrıya şükür ki hastane boş yoksa ciddi bir sivil katliamı olabilirdi. Kobane içinde Güney ve Doğu mahallelerinde her beş dakikada bir karşılıklı ateş ve bombardıman sesi duymak işten bile değil, aralıksız ve hiç durmayan bir bombardıman ve çatışma.

IŞİD silahlıları bu kadar yıkımı gerçekleştirecek her türlü ağır silaha sahipler fakat Kürt savaşçılar sadece el yapımı patlayıcılar, eski kalaşnikovlar ve RPG’lerle karşılık verebiliyor. Bu eşitsiz bir savaş ve bütün dünya bunu biliyor. Buna rağmen Kobane’yi koruyan direnişçilerin ve halkın morali inanılmaz. YPG ve YPJ niçin ve neye karşı savaştıklarını çok iyi biliyorlar.

Bu Kürt kadın ve erkeklerinin insani değerleri ve onuru yeryüzünden kaldırmaya niyetli IŞİD’e karşı savaşırken ve kendilerini feda ederken bunu tüm dünya adına yaptıklarına inanıyorum.
Mustafa Watani hastanesinin yakınlarında sağ ayağı sarılı ve topallayan kürt bir kadın savaşçıyı binanın köşesinden IŞİD mevzilerine ateş ederken gördüm. Dünya bu kadın savaşçıların kahramanca ve cesur direnişinin hakkını vermiyor.

Ardından daha önceki çatışmalarda yaralanmış ve kolları sargılı olduğu halde kararlı bir şekilde savaşan iki YPG savaşçısı gördüm. Savaşçılar cephede birbirlerinin moralini yükseltmek için sloganlar atıyorlardı. Örneğin “ya vatan ya ölüm” Botan mahallesindeki kaotik çatışmaların içinde sürekli duyduğum sloganlardan biriydi. Heval sözcüğü de birbirlerine seslenirken ya da uyarırken en çok kullandıkları sözcük.

Sağlam bir şekilde şehir merkezine döndüm ama hala tanıklık ettiğim olayların şokunu atlamamıştım. Yolda yürürken daha önce Asayiş’te çalışan 21 yaşındaki Kürt savaşçı Dilovan Salih’e rastladım. Salih PYD binasının önünde oturmuş silahı elinde sigarasını içiyordu. Çok üzgündü ve ben onu hiç bu kadar mutsuz görmemiştim. Bana IŞİD silahlılarının Kobane dışındaki Pinar köyünde çiftçilik yapan ve köyünü terk etmeyi reddeden 74 yaşındaki dedesinin kafasını kestiklerini haber aldıklarını anlattı. Kuzenlerinin ve amcalarının şimdi Türkiye’de olduklarını ve haberi doğrulatmak için onları aradığını söyledi çünkü IŞİD dedesinin kafası kesilmiş cesedinin resmini internette yayınlamış.

Ona sarıldım fakat ona soruyu hiç sormamış olmayı diledim çünkü anlattıktan sonra daha mutsuz olmuştu. Köylerde girişilen bu katliamları duydukça her an şehirde kalan binlerce insana ne olabileceğini fark edip, ürperiyorsun. Özellikle saldırılar yoğunlaşıyor ve bombardımanlar her yönden şehre bu kadar yaklaşıyorken çok korkutucu.

Kürt yetkililer ve komutanlar tüm sivilleri Kobane’yi terk edip Kuzey Kürdistan’a geçmeleri konusunda uyarıp duruyorlar. Bu gün 400 civarında daha sivil ayrıldı fakat diğerleri mülteci olarak gidip başka yerde kalmaktansa burada kalıp ölmeyi tercih ettiklerini söyleyip kalmayı seçtiler. Yaşlıca bir adam sınırda Türk askeri tarafından vurulup ya da yakalanmaktan, Türkiye’de sokaklarda kalan terk edilmiş mülteci olmaktansa evinde ölmeyi tercih ettiğini söyledi. Saldırılar yoğunlaştıkça katliam riski yükseliyor fakat diğer yandan direniş sürüyor.