21 Kasım 2013 Perşembe

Boyunduruktan Muz Cumhuriyetine: Güney Kürdistan



Yazan : Kamal Chomani  @KamalChomani

Irak’ın Kürdistan bölgesi ile Türkiye arasındaki son enerji işbirliği bir çok kişi tarafından, Kürtlerin uzun zamandır ertelenmiş düşü olan Kürdistan Bölgesel Yönetiminin (KBY) bağımsızlığına giden yol olarak görülüyor. Bununla birlikte bütün yumurtaları Türkiye’nin sepetine koymak Türkiye’ye bağımlı bir KRG yaratmakta ya da Türkiye’nin sömürgesi olmaya başlamak, Türkiye’nin Kürdistan’a karşı geliştirebileceği pozisyon değişikliklerinde KBY’yi kırılgan hale sokmaktadır.

 Irak’ın Kürdistan bölgesi 45 milyar varillik rezervi ile devasa petrol firmaları için merkez haline geldi. KBY’nin son Türkiye ziyareti ve Barzani’nin Başbakan Erdoğan dahil Türk yetkililer ile görüşmesi milyarlarca dolar değerindeki boru hattı projesinin ortaya çıkması ile sonuçlandı. İlginç olan, bir boru hattının neredeyse bitmek üzere olması ve bir diğerinin yolda olması. Daha ilginci ise, Türkiye’nin KBY kaynaklarına ulaşarak Rusya ve İran gazına olan bağımlılığını bitirmeyi umuyor olması. Aynı zamanda Türkiye KBY’nin enerji gelirlerini Türk bankalarında tutmayı umuyor.

AKP’nin bölgenin yeni Osmanlısı olma rüyası, dinamik bir ekonomi ve Körfeze doğru emniyetli bir güzergah gerektiriyor. Ancak, KBY yedeği olabilir. Yaklaşık 1.000 Türk şirketi ve 30.000 Türk vatandaşı Kürdistan bölgesinde çalışıyor.  Gerçekte, Türkiye’nin kendi ihtiyaçlarına yetecek gaz ve petrol yok. İran ve Rusya’nın Türkiye’ye gaz sağlamalarına rağmen, Suriye krizi Türkiye-Rusya ve Türkiye-İran ilişkilerinde sorunlara yol açtı.  Buna rağmen Türkiye KBY’den daha ucuz daha fazla gaz alma imkanına sahip oluyor. Kaynaklar bu fiyatın Rusya ve İran’a ödenenin yarısı olduğunu açıklıyor.

Sırf mantar gibi fışkıran otel ve devasa alışveriş merkezlerini görmek için Erbil’e yolunuz giderseniz, Türk şirketlerinin ve işgücünün Kürt pazarını nasıl işgal ettiğini görebilirsiniz.

Eğer Türkiye, Kuzey Kürdistan’daki Kürt topraklarının sömürgecisi ise, Güney Kürdistan’ın da yeni sömürgecisi olmaya çabalamaktadır. Türkiye KBY üzerindeki kültürel, politik ve ekonomik etkisi arttırmıştır. Kültürel alanda, Fethullah Gülen okulları ve üniversiteleri KBY’nin yardımı ile açılmaktadır. Ekonomik alanda, bölge ve dünyadaki hiç bir ülke Türkiye’nin buradaki varlığı ile rekabet edemez. Politik olarak Türkiye’nin entrikalarına karşı pozisyon üretecek adımları atamayacak kadar kaotik durumdadır. Bu ikili arasındaki dengesiz ilişki Kürdistan Bölgesindeki bir çok kişiye Osmanlı Sultanlarının dönüşünü hatırlatmakta ve korkutmaktadır.

Boru hatları KBY’nin istikrarlı ve gelişen bir ekonomiye ulaşmasını garantilemekte önem taşımaktadır. An itibarı ile KBY’nin 100 milyar doları aşan Irak bütçesindeki payı % 17’dir.

KBY’nin ekonomik ve diğer alanlardaki tekelci oligarşik, aşırı yozlaşmış ve kayırmacı tutumu olmasaydı, bölge daha gelişmiş, demokrasi ve ifade özgürlüğü daha başarılı olacaktı, toplum boru hattı projeleri dahil olmak üzere KBY’nin projelerine daha iyimser bakacaktı.

KBY’nin gaz ve petrol ile ilgili 2013 planları, özellikle uluslararası pazara Türkiye üzerinden iletilecek günlük 250.000 varillik proje imzalanması merkezi Irak hükümetini de endişelendiriyor.

Petrol şirketleri merkezi Irak hükümeti ile yaptıkları teknik hizmet anlaşmalarına kıyasla, KBY ile yaptıkları ortak üretim anlaşmalarından o kadar çok kazanıyorlar ki, Exxon Mobil merkezi hükümetin kendisini Güneydeki petrol sahalarından atma tehdidinden endişe bile etmedi.

Erbil-Bağdat arasındaki yaklaşım farkları çözümsüz durumda. ABD bu konuda KBY’yi desteklemedi. ABD ayrıca KBY-Türkiye enerji işbirliğinden çok endişeli ve KBY’yi petrol politikaları ile ilgili destekleme ya da karşısında durma ikilemi ile karşı karşıya. Her iki durumda da KBY, Türkiye ile daha güçlü bağlar kurmayı planlıyor.

Erbil – Bağdat arasındaki tansiyondan hoşnut olmayan ABD, Irak’ın parçalanmamasından yana tavır almış durumdadır. Bağdat4ı kamuoyu önünde açıkça destekleyerek, ABD’nin ülkenin tüm parçalarındaki petrol kaynaklarına ulaşımını garantilemek istemektedir.

Bu durum KBY’nin ExxonMobil ve Chevron ile imzaladığı anlaşmaların kendisini Irak merkezi hükümeti ve çevre ülkelerden gelecek tehditlere karşı koruyacağı ve bu şirketlerin Kürdistan’ın çıkarları için lobi yapacağı düşüncesinin yanlışlığını açık bir şekilde gösteriyor.

Bu iki dev şirketin varlığının, iki ABD tugayının KBY’de bulunmasına eşdeğer görülmesine ragmen ABD, petrol çıkarları tehdit altında olduğunda bir şekilde koruma sağlayacaktır. Aynı şekilde ABD ve Türkiye yakın ilişkilere sahip olsa da ABD, Irak’tan yeşil ışık görmeden Türkiye-KBY ticari ilişkilerine karşı bir pozisyon almaya devam edecektir.

Petrol ve gaz KBY’nin bölgesel bir oyuncu olarak görülmesine olanak sağladı. KBY-Türkiye hattı 2013 sonunda tamamlandığında, Kürdistan petrol uluslararası limanlara ulaşabilecektir.

KBY-Türkiye ilişkileri zirvede olmasına rağmen gerçekte ilişki daha çok Mesut Barzani liderliğindeki KDP ile Türkiye arasındadır. Mesut Barzani ve delegasyonunun son Diyarbakır ziyareti (insanların kızgınlıkları ve diğer partilerin endişelerini unutmadan) bu ilişkinin nasıl formüle edildiğini göz önüne sermektedir.

Türkiye’nin yaklaşık 1000 firması (diğer bütün ülkelerden fazla), KBY’de faaliyet göstermektedir. 10 milyar dolarlık Türk yatırımı ve ticareti KBY’yi Türkiye’nin yeni sömürgesi haline getirmektedir. Türkiye’nin KBY’de ki pazara daha çok ihtiyacı olmasına rağmen, KBY giderek bağımlı bir muz cumhuriyeti haline gelmiştir. Türkiye ile KBY arasındaki ticaretin2013 yılı içinde şaşırtıcı bir şekilde 15 Milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.  Bu durum Türkiye’nin gayri safi milli hasılası için Almanya, İngiltere ve Fransa ile yaptığı ticaretten çok daha karlıdır.

Boru hattı hem Türkiye-Irak hem de Erbil-Bağdat arasındaki ilişkilerde gerilim yaratmıştır.  Bununla birlikte Ankara-Bağdat arasındaki son gelişmeler (Davutoğlu’nun ziyareti ve Maliki’yi resmi olarak davet etmesi dahil) KBY liderliğinde Türkiye’nin Bağdat’ta daha fazlasını bulması halinde, kendilerini ortada bırakabileceği ile ilgili alarm zilleri çaldırmaya hizmet etmeli. Bu kırılganlığın çok önemli ve tek nedeni var: KBY’nin şu anda uluslararası pazara, özellikle denize ulaşmak için Türkiye’den başka opsiyonu bulunmuyor.

KBY’nin en büyük önceliği gaz ve petrol için başka güzergahlar bulmak olmalıdır. Şu ana kadar sadece, kendi Kürt sorunu olan ve binlerce Kürdü katletmiş bir ülke olan Türkiye ile bölgesel enerji ilişkileri kurmuştur. Verili durumda KBY ve Türkiye arasındaki ilişki daha çok iki siyasi parti, yani AKP ve KDP arasındaki ilişkidir. İki ülkeden birinde siyasi durumun değişmesi bu ilişkiyi tehlikeye düşecektir.

Muhalefetteki CHP ve MHP tekrar iki büyük parti olamazsa bile İstanbul’daki kamuoyu yoklamalarının gösterdiği gibi özellikle Gezi protestolarından sonra AKP’de bir düşüş var. Dahası Türkiye’de Kürtlerin mücadelesi ilerliyor ve belli ki Türkiye-KDP ilişkilerinin kendi aleyhine inşa edildiğini düşünen PKK, KDP’nin geliştirdiği Türkiye-KBY ilişkisinden hoşnut değil.

KBY uluslararası limanlara ulaşmak için başka bir yol bulmalıdır. Eğer Barzani ve KDP daha akıllıca davransaydı, PYD ile ilişkileri normalleştirseydi, Ürdün üzerinden ihracat pazarına ulaşmak için Rojava seçeneğini kullanabilirdi.

Maalesef KBY liderliği Kürtler arasında ilişki ve bağları güçlendirmek yerine, Rojava’ya karşı geliştirilebilecek tüm kirli oyunları hayata geçirdi.  Rojava Esad sonrası Suriye politikasında ve haritasında en büyük oyuncu haline geldi. Yaarubiye sınır kapısının El Kaide kuklalarından kurtarılması uluslararası ve bölgesel güçlerin PYD’yi daha ciddiye almalarına neden oldu. Artık PYD göz ardı edilemez. Esad sonrası Suriye devasa ekonomik bağlantılara ihtiyaç duyacak. Eğer Erbil Rojava’ya karşı komplolarına son verirse, Rojava Şam ve Erbil’i yakınlaştırabilir.

Bir diğer güzergah ise İsrail’in Uluslararası Hayfa Limanı’dır. Bu bazı uzmanlar tarafından tartışılsa bile KBY’nin İsrail ile kurulabilecek ilişkilere şüpheli yaklaşan kamuoyu problemini çözmesi gerekecek.

KBY Irak’ın bileşenlerinden birisi ancak, Irak’ın Kürdistan, Sünnistan ve Şiistan olarak üçe bölünmesi ile bağımsızlığını kazanması daha kolay olacaktır. Bu aynı zamanda sekter şiddetin gün gün arttığı Irak’ta ki kan banyosunun sona ermesinin tek yoludur. Geçen ay ölen sivil insan sayısı 5.000’I bulmuştur. Eğer bölünme gerçekleşirse, Kürtler hem sünniler hem de şiiler ile iyi ilişkiler kurar hem de Şia devleti aracılığı ile denize ulaşabilir.
Sonuçta KBY uluslararası pazara ulaşacak başka bir güzergah bulamazsa, Irak’tan kazandığı bağımsızlık, Türkiye’ye bağımlılığa dönüşecektir. KBY, Türkiye’de ki Kürt sorunu çözülmeden, Türkiye’nin hiç bir Kürdün dostu olamayacağını akılda tutması gerekir. Eğer Türkiye KBY’den büyüleniyorsa bunun iki nedeni vardır: KBY kaynaklarına ulaşmak ve KDP-PKK arasındaki çatışmaları körüklemek.



South Kurdistan: From Oppression to Banana Republic


By Kamal Chomani:
Twitter: @KamalChomani

The recent developments in energy cooperation between the Kurdistan Region of Iraq and Turkey are seen by many as a route to Kurdistan Regional Government (KRG) Independence, a long-deferred dream of Kurds. However, putting all the eggs into Turkey’s basket ultimately creates KRG Dependence on Turkey or, as many put it, an incipient-colony of Turkey that makes the KRG very vulnerable to any shifts in Turkey’s position towards Kurdistan.

With reserves of about 45 billion barrels of oil, the Kurdistan Region of Iraq has become a hub for giant oil companies. The KRG’s recent visit to Turkey and Barzani’s meetings with Turkish officials, including with Premier Erdogan, concluded with the revelation of oil pipeline projects worth billions of dollars. Interestingly, one oil pipeline is already almost finished and another is on the way. More interestingly, Turkey hopes that, by gaining access to KRG gas, it can end its current dependence on Russian and Iranian gas. It is believed that Turkey will retain the KRG energy revenues in Turkish banks.

The Turkish Justice and Development Party’s (AKP) dream to be incipient-Ottomans of the region require a more vigorous economy and a secure route to the Gulf. But the KRG can be its subsidiary. Around 1,000 Turkish companies and 30,000 Turkish citizens are working in the Kurdistan Region. The reality is that Turkey does not possess enough gas and oil to meet her requirements. Although Iran and Russia have provided gas to Turkey, the Syrian crisis has caused deterioration in Turkey-Russia and Turkey-Iran relations. But now Turkey seems to have won access to more gas at a much lower cost – from the KRG. As sources have revealed, Turkey can get KRG gas at half the price of gas from Russia and Iran.

If you a pay a visit to Erbil, especially to see the mushrooming hotels and colossal malls, you will realize how Turkish companies and personnel have occupied the Kurdish market.

If Turkey is the colonizer of Kurdish land in Northern Kurdistan, she is endeavoring to be the neo-colonizer of Southern Kurdistan. Turkey has expanded its cultural, political and economic impact over the KRG. Culturally, Fethullah Gülen schools and universities have been opening with KRG help. Economically, none of the regional and international countries can compete with the Turkish presence here. Politically, the KRG has been very cautious not to take any positions that may be against Turkey’s intrigues. The unbalanced relationship between the two has caused many in the Kurdistan Region to fear a return of the Ottoman Sultans.

The oil pipelines are significant in cementing the KRG’s route to a stable and developing economy. At the present time, KRG’s quota of Iraq’s $100 billion-plus budget is 17%. Were it not for the KRG’s extraordinary corruption, nepotism, oligarchy and monopolization of the market and all other fields of society, the region would have become much more developed, democracy and freedom of speech would be thriving and the people would be optimistic about the KRG’s policies, including its oil pipelines policies.

The KRG’s 2013 plans for oil and gas made the Iraq central government more concerned, especially when the KRG signed an oil pipeline project with Turkey to transfer 200.000 bpd (barrels per day) to the international markets.

The oil companies earn considerably more from the KRG’s production sharing contracts than from Iraq’s technical service-contracts and that is why ExxonMobil didn’t worry about the threat from Baghdad’s government to exclude the company from its Southern oil fields.

The Erbil-Baghdad differences remain unresolved and the US has not backed the KRG in this dispute. The US has also been concerned about the developing KRG-Turkey energy cooperation. The US now is in a dilemma as to whether to back or oppose the KRG’s oil policies. Either way, the KRG will continue to seek stronger ties with Turkey.

The US has taken the position that Iraq should not be fragmented, fearful of the tensions between Erbil and Baghdad. It has favored Baghdad in public and so maintained US access to the oil in all parts of the country.  
This clearly shows that the KRG was wrong in thinking that, if ExxonMobil and Chevron enter the Kurdistan’s oil fields, they will effectively lobby for Kurdistan’s interests and protect it from threats from other regional countries and Iraq’s central government. However, the presence of these two giants is probably equivalent to having two US brigades in KRG territory: the US would provide some sort of protection if its oil interests were threatened. Nevertheless, even though Turkey and the US have had very close ties, the US has still taken a position against Turkey for dealing with the KRG without getting Baghdad’s green light.

Oil and gas have made the KRG appear to be a regional energy player. With the completion of KRG-Turkey pipelines at the end of 2013, Kurdistan’s oil can reach international ports.

Turkey-KRG relations are at a peak although they are in reality more between the Kurdistan Democratic Party (KDP) led by Masoud Barzani and Turkey. The recent Diyarbekir visit of Masoud Barzani and his delegates – and people’s anger and other parties’ concerns at this visit – reveal how these relations have been formulated.
Turkey has about 1000 companies operating in the KRG – more than any other country. The $10 billion Turkish investment and trade has made the KRG an incipient colony of Turkey. The KRG has become a dependent banana republic, even though Turkey is additionally dependent on the KRG market. It is estimated that business between Turkey and the KRG will total a staggering $15 billion in 2013. This is a far more lucrative business for the Turkish Gross Domestic Product (GDP) than that with Germany, the UK or France.

The KRG-Turkey pipeline has created tensions in relations between Turkey and Iraq, as well as between the KRG and Baghdad. However, recent developments between Ankara and Baghdad – including the visit of Turkey’s FM Davutoglou and his official invitation to Iraq’s premier, Al-Maliki – should serve to warn the KRG leadership that – if Ankara can be sure of achieving more from its intrigues with Baghdad than with Erbil – then Turkey may sell out the KRG. There is one very crucial reason for this vulnerability: The KRG currently has no other option than Turkey for reaching the international markets and, especially, the sea.

It is paramount for the KRG to find other routes for its oil and gas. So far, it has only developed regional energy ties with Turkey, a country that has her own Kurdish issue and has massacred thousands of Kurds. In the current situation, the relations between the KRG and Turkey are more or less relations between two political parties, the AKP and KDP. If the political situation changes in either country, the relationship would be imperiled.
Even though the opposition CHP and MHP may not again become major parties in Turkey, there is still a decline in the AKP’s clout, especially following the Gezi protests, as shown by the recent polls in Istanbul. Furthermore the struggle of the Kurdish people in Turkey is advancing and it is obvious that the differences between the PKK (Kurdistan Workers Party) and the KDP will not be assist the KDP’s role in developing Turkey-KRG relations because the PKK believes that these relations are being built at its expense.

The KRG should find another way to reach the international ports. It could reach the international market if Barzani and the KDP were smarter and they had normalized relations with the PYD (Democratic Union Party) and could use Rojava to export via Jordan.

Alas, the KRG leadership has instead implemented all the sorts of dirty politics against Rojava – Kurdistan of Syria – instead of building stronger relations and bonds between Kurds.

Rojava has become a major player in Syrian politics and it will shape the post-Assad map of the country. The liberation of the Yaaroubiya border-point from the Al-Qaeda proxies has made the regional and international forces take the PYD seriously. They cannot ignore the PYD anymore. The post-Assad Syria will be hugely in need of economic ties. Rojava can bring Damascus and Erbil closer – only, of course, if Erbil ceases its conspiracies against Rojava.

Another route is to reach Israel’s Haifa International Port. This has also been discussed by some experts although the KRG would need to overcome public suspicions of any deals with Israel.

The KRG is a component of Iraq but it would be easiest to get independence through the division of the country into three states: Kurdistan, Sunnistan and Shiitestan. Indeed this is the only way to stop the bloodshed in Iraq, where sectarian violence is increasing day after day. Last month, the death toll exceeded 5,000 civilians. If this division occurred, Kurds could be friends of both Sunnis and Shiites and could also gain access to the sea via a Shia state.

All in all, if the KRG does not find other routes to reach international markets, its independence from Iraq will turn into dependence on Turkey. The KRG should bear in mind that, while the Kurdish issue in Turkey is unsolved; Turkey will never be an ally of Kurds in the region. If Turkey has become fascinated with the KRG this is only for two reasons: to gain access to the KRG’s resources and markets and to exploit the conflicts between the KDP and PKK.